Devlet Kendi Vatandaşını Alkolik Yapıyor (SONDEVİR)

...


Yeşilay Genel Başkanı Muharrem Balcı, yaklaşan değil artık gelen bir tehlikeye dikkat çekiyor! Özellikle genç neslimizi yakından ilgilendiren “alkol” ve “uyuşturucu” kullanımında kendi elimizle kendi ayağımıza kurşun sıktığımıza dikkat çekerek SON DEVİR'e çok önemli ve altı çizilecek açıklamalarda bulundu. SONDEVİR / FAHRİ SARRAFOĞLU DİZİLERE DİKKAT! Sizce Türkiye'nin içki tüketimi konusunda son 10 yıla göre artış mı var azalış mı var... Bunun sebepleri konusunda görüşleriniz nelerdir? Elbette ki artış var. Özelleştirmelerden sonra sigara ve alkol üretim ve tüketimi arttı. Bunda yoğun reklam ve ambalaj taktiklerinin önemi büyüktür. Firmalar alkol reklamı için her tür mecrayı kullanabiliyorlar. Alkolün sadece TV’lerde reklam amaçlı gösterimi yasak. Bu da dar anlamda uygulanıyor. Dizilerde, filmlerde gösterimi ve özendirmesi serbest. Yazılı basında çarşaf çarşaf reklamı serbest. Hafta sonu gazetelere ve sürekli yayın dergilere bakmak yeterli. Behzat Ç örneğini unutmamak gerekir. Her an alkol alabilen bir polis memuru tipi alkol reklamından başka ne yapıyor? İlginç olan bir başka husus: Sigara için yapılan yasal düzenlemeler ve denetim alkol için yapılmıyor. Aksine sigara karartılıyor, alkol parlatılıyor. Özellikle gençlerin içki kullanım oranı hem artıyor hem de yaş ortalaması giderek düşüyor deniyor... Sizce bunun sebebi nedir? Neler yapılması gerekiyor Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2007 yılında 60 ilde, 26 bin öğrenci üzerinde yaptığı ankete göre sigara kullanım oranı 15,6. Alkol kullanım oranı ise 16,5. Öğrenciler arasında alkol kullanım oranının sigarayı geçmiş durumda. Facianın boyutlarını aymaz bürokrasi göremiyor maalesef. Bu artışın nedeni, alkollü içeceklere ulaşmanın kolaylığındadır. Her yaşta çocuk alkole rahatça ulaşabiliyor. Herhangi bir denetim yok. Dünyanın birçok yerinde gece 22.00 den sonra alkol satılamaz. İçkili bir kişiye alkol satılamaz. Türkiye’de bu uygulama şimdilik hayaldir. Özelleştirmeden sonra alkollü içecek reklamları da çeşitleri de çok arttı. Üstelik çocukların kullanımına sunulmak üzere küçük ambalajlarda “bir fırtlık” alkollü içecekler satılabiliyor. Birde alkolsüz denen ama aslında alkol bulunan içecekler de var, o konuda durum nedir? Daha büyük facia alkolsüz diye tabir ettikleri fakat içinde %0,26 promil alkol olan içecek. Bu içeceği Bakanlık gıda kodeksinde değerlendiriyor. Toplu taşıt sürücülerinin %0,26 promil alkolle yakalandıklarında ehliyetlerine el konuluyor, fakat bu içecek çocuklara sunulabiliyor. Türkiye’de üretimi yasak, ithalatı serbest. Bunu bu ülke çocuklarına ve geleceğine bir ihanet olarak algılamak çok da abartılı sayılmamalı. DEVLET ELİYLE ALKOLİK OLUYORUZ İçki tüm kötülüklerin anasıdır diye yazıyoruz, doğrudur ama gerekli STK desteği, kamu desteği, medya desteği alamıyoruz sanırım... Sizce bu konuda daha etkin neler yapabiliriz? Hz. Peygamber (SAS) icki kötülüklerin anasıdır demiş. Ancak bu gün yaşasaydı, “devlet kötülüklerin anasıdır” derdi diye düşünüyorum. Zira günümüzde tüm bağımlılıklar ya devlet eliyle çocuklara ve gençlere bulaştırılıyor, ya da her tür bağımlılık üreticisi insanlık düşmanları devletlerin denetimsizliği yüzünden insanlığı zehirleyebiliyorlar. Baksanıza Türkiye Cumhuriyeti Devleti 11 dalda kumar oynatarak, çocuklarımızın, gençlerimizin ve tabii ki ülkemizin geleceğini insanlık düşmanlarına teslim ediyor. Bir nesil mahvediliyor, kumarbaz yetiştiriliyor. Geleceğimiz kendi elimizle çalınıyor değil mi? Her bağımlılık bir diğerini tetikler. Bu bilimsel bir veridir. Kumara, kolay kazanç elde etmeye alıştırılan bir gençliği diğer bağımlılık türlerine alıştırmak, köleleştirerek hayatlarını, geleceklerini çalmak kolaylaşıyor. Şimdi sormamalı mıyız, kim bu gelecek hırsızlığının sorumlusu? Bu durumda nasıl bir kamu desteği, medya desteği alabiliriz? Kötülüklerden beslenenler, menfaati olanlar bu çalışmaya destek verebilirler mi? Devletin başındaki birkaç sorumlunun duyarlılığı ile bu sorunların altından kalkamayız. Bağımlılıklarla mücadele bir devlet politikası olmalı. Tüm siyasi partiler ve hükümetler bağımlılık politikalarını yapıp ilan etmeli ve uygulamalı. Bu güne kadar hiçbir siyasi partinin ve hükümetin bağımlılıklarla mücadele anlamında bir politikası yok. Parti ve hükümet programlarında bağımlılığa kelime olarak bile vurgu yok. GÜNÜMÜZÜN EN BÜYÜK FELAKETİ BAĞIMLILIKLARDIR Sizce nükleer savaş tehlikesi mi daha tehlikeli yoksa bir neslin bağımlı hale gelmesi mi? Günümüzün en büyük felaketi bağımlılıklardır. Nükleer savaş tehlikesi bile bağımlılıkların yanında hiçtir. Nükleer savaşın muhatabı vardır ve karşılıklı caydırıcılık vardır. Bağımlılıklarda ise insanlık düşmanı devasa uluslar arası şirketler, karşısındaki muhatapları ise tek tek bireyler. Hem de mağdur ve mazlum bırakılmış, insanlık düşmanlarının şefkatli(!) ellerine teslim edilmiş çaresiz birey iradeleri. Bu mu vatandaşını koruyacak sosyal devlet? Anayasasının sosyal devlet ve sorumlu devlet anlayışını benimseyememiş, aklına bile getiremeyen devlet. Milli eğitim bakanlığı okullarında daha etkin zararlı maddelerin kullanımına dönük olarak eğitim verilemez mi? Bu konuda Yeşilay daha etkin olabilir mi? Yeşilay tüm okullarda bağımlılığa karşı eğitimleri 93 yıldır veriyor. Bu yıl daha sistemli bir şekilde ve paket programlarla burnu yapmaya çalışıyoruz. Yeşilay son iki yıldır daha etkin ve topyekûn bir mücadele veriyor. Yeşilay sağlık tabanlı mücadelesine hukuk tabanlı mücadeleyi de ekledi. Bağımlılıklara karşı bir hukuk bilinci oluşturmaya çalışıyoruz. Bunun için de “BAĞIMSIZLIK MANİFESTOSU”nu yazdık. Yeşilay’ın yaygınlaşması, tıpkı Kızılay’da olduğu gibi desteğin artması için sanki daha çok tanıtım çalışması ya da daha çok sivil destek gerekiyor gibi ne dersiniz? Daha çok bilinirliğini artırmak için 2013 yılı özel hedefler var mı? Bu yıl ve önümüzdeki yıl daha büyük projelerin hazırlığı içindeyiz. Tüm bakanlıklarla ve çalışma zeminleriyle ilişkilerimizi sürdürüyoruz, protokoller yapıyoruz. Ayrıca Yeşilay’ı uluslar arası alana taşımaya gayret ediyoruz. Uluslar arası 26 büyük kuruluşa üyelik işlemlerimizi başlattık, bir yıl içinde üyelik başvurularımız sonuçlanacak ve Yeşilay uluslar arası kuruluş olarak dünya ölçeğinde mücadelesini sürdürecektir. Yeni bir çalışmamız yakında oluşumunu tamamlamak üzeredir. Türkiye Alkol Politikaları Platformu (TAPP) adıyla ilgili tüm resmi ve gayrı resmi kuruluşların bir araya geldiği bir çalışma zemini oluşturuyoruz. Bu çalışma kısa zamanda Avrupa ve BM’deki oluşumlarla birlikte çalışmalarını sürdürecektir. İSLAM ÜLKELERİ İLE İŞBİRLİĞİ İMKÂNI İslam ülkeleri ile olan özel bir ortak çalışma söz konusu mu? Birlikte çalışma, birlikte ortak projeler hakkında varsa eğer bilgi alabilir miyiz? İslam ülkeleri ile özel bir çalışmamız yok, ancak ileride olacaktır. İslam ülkelerindeki karışıklıklar nedeniyle böyle bir çalışma yapılamazdı. Ancak önümüzdeki süreç buna müsait olur. Özellikle TAPP çalışmamıza dahil olmak isteyen çok ülke var. Çalışmayı Avrupa Alkol Politikaları Birliği’ne ve İslam ülkelerine de taşıyacağız. BM’deki üyelik sürecimiz ve sonrasında da İslam ülkeleriyle işbirliği ve portner ilişkilerimizi planlıyoruz. İslam ülkelerindeki STK’ları Temsilcilik verme hazırlıklarımız var. İlk partner ilişkimizi Kıbrıs’ta faaliyet gösteren USAM (Uyuşturucu, Sigara ve Alkolle Mücadele Derneği ile gerçekleştiriyoruz.